Türkiye Cumhurbaşkani, yetkilerini belirgin şekilde güçlendirecek bir anayasa istiyor. Bu konu hakkında türk okuyucularimiz icin en önemli sorulari cevapladik.

Ankara - In der Türkei wird am 16. April in einem Referendum über die geplante Verfassungsreform abgestimmt. Auch die in Deutschland lebenden Türken blicken gespannt auf das Referendum. Bis zum 9. April können sie abstimmen, ob sie für oder gegen das von Präsident Recep Tayyip Erdogan angestrebte Präsidialsystem in der Türkei sind.

 

In Baden-Württemberg sind insgesamt rund 233 000 türkischstämmige Menschen zur Stimmabgabe aufgerufen. Um sie in ihrer Muttersprache mit Informationen zu versorgen, bieten wir hier ihnen hiermit einen Text unseres Türkei-Korrespondenten Gerd Höhler über den Inhalt der Verfassungsreform in türkischer Übersetzung. Die deutschsprachige Fassung des Textes ist am Ende beigefügt.

– Die Redaktion –

Türkler 16 Nisan’da başkanlik sistemini getirecek bir anayasa değişikliği hakkinda oylama yapacaklar. Söz konsu olan nedir? Bu konu hakkında sorular ve cevaplar var.

Türkler bu halk oylamasinda neye karar verecekler?

Cumhurbaşkani Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet parlamenter demokrasinin yerine bir başkanlik sistemini getirebilmek için anayasanin 18 maddesini değiştirmek istiyorlar. Bu değişiklikle Cumhurbaşkanina geniş kapsamli yetkiler verilmesi ve ayni zamanda da meclisin yetkilerinin kisitlanması isteniyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu değiştirmeleri Ocak ayında beşte üç çoğunluk ile onayladı ve bunun akıbetinde son sözü halk oylamasiyla seçmenler söyleyecek.

Cumhurbaşkani hangi haklara sahip olacak?

Cumhurbaşkanlığı ve Hükümet Başkanlıği tek bir kişide olmuş olacak. Geleceğin başkanı olan Büyük Millet Meclisinin onayi olmadan kanun erki olan kararnameler ile yönetebilecek. Kendisi başkan yardimcilarini, bakanlari ve üniversite rektörlerini atayabilecek ve görevden alabilecek, yüksek mahkeme yargiçlarinin ve savcilarinin atamasinda büyük ölçüde etkin olacak ve olağanüstü hâl ilan edebilecek. Cumhurbaşkanı, bugüne kadarki partiler üstü konumundan farkli olarak parti başkani olabilecek. Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimi, ilk kez 03 Kasim 2019 tarihinde olmak üzere, aynı gün yapılacak. Böylece, seçilecek olan Cumhurbaşkaninin parlamentoda çoğunluğu alma ihtimali yüksek olacak.

Kendisi böylece, örneğin Fransa Cumhurbaşkanı’ndan ya da ABD Başkanı’ndan daha mı güçlü olacak?

Kesinlikle evet. Gerçi ABD Başkanı da şahsi birleşmeyle devlet ve hükümet Başkanıdır ancak Kongre en yüksek yasama organı olarak güçlü bir denge oluşturmaktadır. Fransa Devlet Başkanı hükümet karşısında önemli bir güce sahip olmasına rağmen aynı zamanda başbakan olarak görev yapmamaktadır. Her iki ülkede de somut bir kuvetler ayrılığı sistemi ile yargı bağımsızlığı mevcuttur. Bu da iktidar istismarını engeller. Erdoğan’nın hedeflediği sistem ise Orta Asya ve Latin Amerika devlet başkanlarının sınırsız yetkilerini hatırlatmaktadır.

Meclisin gelecekteki olası rolü ne şekilde olabilir?

Miletvekillerinin sayısı her nekadar 550’den 600’e çıkarılacak ise de parlamento bir çok yetkisini kaybedecek. Gerçi kanun çıkarabilecek, ama bakanları atamada görev almayacak ve gensoru veremeyecek. Cumhurbaşkanı bunun dışında parlamento meclisini her zaman nasıl işine gelirse feshedebilir ve yeni seçimlerin yapılmasını getirebilir.

Erdoğan, bu meyanda gelecekte ülkeye ekonomisinin canlanmasını öne sürerek kendi sistemini savunmaktadır. Bu gerçekçi bir vaad mıdır?

Otoriter yönetilen ülkelerde de ekonomi gelişebilir; bakınız Çin’e. Ancak Türk ekonomisi yapısal sorunlarla mücadele etmektedir. Sürekli ertelenen reformların adeta her yetkiye sahibi bir başkanın inisiyatifiyle yapılabileceği hiç de kesin değil. Bunun dışında Türkiye AB ile sıkı bağlara sahip. AB, Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ve en fazla yatırım aldığı bölge konumunda. Bu yüzden birçok ekonomi öncüleri Erdoğan’nın Avrupa karşıtı lâflarını endişe ile izlemektedirler.

Kim Başkanlık sisteminden yana, kim karşı?

Mecliste anayasa değişikliği hakkında yapılan oylamada iktidar partisi AKP, aşırı millliyetçi muhalefet partisi MHP sıralarından destek aldı. „Hayır“‘ oyunu ana muhalefet partisi seküler CHP ve kürt yanlısı HDP partisi savunmakta. Bu partiler olası bir diktatörlükten endişeleniyorlar. Bölünmüş pek çok küçük sol partiler, sendikalar ve birlikler de bu anayasa değişikliğine karşılar. Ancak değişikliğe karşı olanlar çok az dikkate alınıyorlar. Kürt partisi HDP yönetiminin neredeyse tümü hapiste ve medyanın çoğu hükümetin çizgisini savunuyor. Gerçi iktidar partisi AKP içinden ve aşırı sağcı MHP’lilerin arasından da başkanlık sistemine karşı çıkan eleştirel sesler çıkıyor. Fakat bu konuda Türk kamuoyu medyadan ve seçim kampanyalarından neredeyse hiç haber alamıyor.

Seçim kampanyası neden Avrupa’ya kaydı?

Referendumda yurtdışında yaşayan 2,8 milyon Türk‘ün de seçim hakkı var. Bunların yaklaşık yarısı, yani 1,4 milyonu Almanya’da yaşıyor. Almanya; Türkler‘in İstanbul, Ankara ve İzmir’den sonra 4. büyük seçim bölgesi. Bu yüzden özellikle yurtdışındaki Türklerin oyları Erdoğan için çok önemli. Erdoğan’ın yurtdışındaki oy oranları kendi ülkesindekilerden daha fazla. Kasım 2015 tarihindeki parlamento seçimlerinde Erdoğan’nın AKP’si, Hollanda ve Belçika’da yüzde 69, Avusturya’da yüzde 68, Almanya’da yüzde 59 ve Fransa’da yüzde 58 oy aldı. Bunun karşısında Türkiye’de ise yüzde 49,5 almıştır.

Almanya’da seçim nasıl yapılır?

Anayasa referendumu seçimi, Almanya’da yaşayan Türkler ve Türk - Alman çifte vatandaşlığı olanlar için Pazartesi günü başladı ve 9 Nisan tarihine kadar sürecek. Federal bölgede- biri Stuttgart Başkonsolosluğunda olmak üzere - 13 seçim sandığı her gün - Pazar günleri dahil- 9 – 21 saatleri arası açık olacaktır. Yalnız her isteyenin oy vermesi mümkün değildir. Çünkü Almanya’da daha önceki seçimlerde oy vermiş olanların kendilerini seçmen defterine yazdırmış olmaları gerekmektedir. Seçmen için bu kayıt yapma süresi 26. Şubatta sona ermiştir.

Anketler nelere işaret ediyor?

Birkaç günde bir yeni anket yapılıyor. Fakat bunlar net bir şekilde yön gösteremiyorlar. Bir bakıldığında evet diyenler önde, bir bakıldığında hayır diyenler. Anketlerde kararsız olanların sayısı hala çok yüksek görünüyor – ortalama olarak yüzde 12. Güvenilir öngörülerle kamuoyu anketlernerinin esas alınması pek mümkün değildir. Kaldı ki, kamuoyu araştırmacıları yapılan halk oylamaları konusunda öngörüler yapmakta zorlanmaktalar – burada Brexit’i hatırlatmak gerekir. Erdoğan 2002 tarihindeki ilk seçim zaferinden beri bir düzine seçim kampanyası yürüttü ve hepsini kazandı. Bu referendumu kaybetmesi büyük bir sürpriz olur, çünkü bu seçim kendisi için her şeyi kaybetme anlamına gelebilir.

(Übersetzung: Lingua-World)

Erdogans neues Grundgesetz – der Text auf Deutsch

Worüber entscheiden die Türken in der Volksabstimmung?

Staatspräsident Recep Tayyip Erdogan und die Regierung wollen die Verfassung in 18 Punkten ändern, um die parlamentarische Demokratie durch ein Präsidialsystem zu ersetzen. Es soll dem Staatschef sehr weitgehende Kompetenzen geben und zugleich die Befugnisse des Parlaments beschneiden. Nachdem die Nationalversammlung die Änderungen bereits im Januar mit Dreifünftelmehrheit billigte, haben nun die Wähler in einer Volksabstimmung das letzte Wort.

Welche Rechte bekäme der Staatspräsident?

Er wäre Staatsoberhaupt und Regierungschef in einer Person. Der künftige Präsident kann mit Dekreten regieren, die Gesetzeskraft haben – ohne Zustimmung des Parlaments. Er beruft und entlässt seine Vizepräsidenten und die Minister, ernennt die Rektoren der Universitäten, hat wesentlichen Einfluss auf die Berufung der obersten Richter und Staatsanwälte und kann den Notstand ausrufen.

Anders als bisher steht der Präsident nicht mehr über den Parteien, sondern kann zugleich Parteivorsitzender sein. Parlament und Präsident werden jeweils am gleichen Tag gewählt, und zwar erstmals am 3. November 2019. Damit erhöht sich die Wahrscheinlichkeit, dass der jeweilige – Präsident im Parlament eine Mehrheit hat.

Wäre er damit mächtiger als etwa der französische Präsident oder der Präsident der USA?

Eindeutig ja. Zwar ist auch der US-Präsident Staats- und Regierungschef in Personalunion. Der Kongress bildet aber als oberstes Gesetzgebungsorgan ein starkes Gegengewicht. Der französische Präsident hat gegenüber der Regierung eine bedeutende Machtfülle, fungiert aber nicht gleichzeitig als Premierminister. In beiden Ländern gibt es ein ausgeprägtes System der Gewaltenteilung und eine unabhängige Justiz. Das schützt vor Machtmissbrauch. Was Erdogan anstrebt, erinnert dagegen an die nahezu unumschränkte Machtfülle mittelasiatischer oder lateinamerikanischer Staatschefs.

Wie sähe die künftige Rolle des Parlaments aus?

Die Zahl der Abgeordneten wird zwar von 550 auf 600 erhöht, das Parlament verliert aber viele seiner Befugnisse. Es kann zwar Gesetze beschließen, aber dafür ist eine absolute Mehrheit notwendig. Das Parlament wirkt bei der Berufung der Minister nicht mit und kann ihnen auch nicht das Misstrauen aussprechen. Der Präsident kann das Parlament überdies jederzeit nach Gutdünken auflösen und Neuwahlen herbeiführen.

Erdogan verteidigt sein System unter anderem damit, es werde dem Land einen Wirtschaftsaufschwung bringen – ein realistisches Versprechen?

Auch in autoritär geführten Ländern kann die Wirtschaft florieren, siehe China. Die türkische Wirtschaft kämpft allerdings mit Strukturproblemen. Ob die immer wieder aufgeschobenen Reformen unter einem nahezu allmächtigen Präsidenten endlich in Gang kämen, ist keineswegs sicher. Überdies ist die Türkei wirtschaftlich eng mit der EU verflochten. Dorthin gehen die meisten Exporte, von dort kommen die meisten Investitionen. Viele Wirtschaftsführer sehen deshalb Erdogans antieuropäische Tiraden mit Sorge.

Wer ist für das Präsidialsystem, wer dagegen?

Im Parlament bekam die Regierungspartei AKP bei der Abstimmung über die Verfassungsänderung Unterstützung aus den Reihen der ultranationalistischen Oppositionspartei MHP. Für ein Nein plädieren die größte Oppositionspartei, die säkulare CHP, und die prokurdische Partei HDP. Sie fürchtet eine Diktatur. Auch zahlreiche linke Splitterparteien, Gewerkschaften und Verbände sind gegen die Verfassungsänderung. Die Gegner finden aber wenig Aufmerksamkeit. Die Führung der Kurdenpartei HDP sitzt fast vollzählig hinter Gittern, und die meisten Medien liegen inzwischen auf Regierungslinie. Zwar gibt es auch innerhalb der regierenden AKP und in den Reihen der ultrarechten MHP kritische Stimmen gegen das Präsidialsystem. Die türkische Öffentlichkeit erfährt aber davon in den Medien und im Wahlkampf fast nichts.

Warum hat sich der Wahlkampf nach Europa verlagert?

Bei dem Referendum sind auch 2,8 Millionen Auslandstürken wahlberechtigt. In Deutschland lebt rund die Hälfte von ihnen, nämlich 1,4 Millionen. Deutschland ist damit nach Istanbul, Ankara und Izmir der viertgrößte türkische Wahlbezirk. Die Stimmen der Auslandstürken sind für Erdogan deshalb besonders wichtig, weil er unter ihnen mehr Anhänger hat als im eigenen Land. Bei der Parlamentswahl vom November 2015 kam Erdogans AKP in den Niederlanden und Belgien auf 69 Prozent, in Österreich auf 68, in Deutschland auf 59 und in Frankreich auf 58 Prozent – gegenüber 49,5 Prozent in der Türkei.

Wie wird in Deutschland gewählt?

Für die in Deutschland lebenden Türken und deutsch- türkischen Doppelstaatler läuft die Abstimmung über die Verfassungsreform schon seit Montag und dauert bis zum 9. April an. Die 13 Wahllokale im Bundesgebiet, eines davon im Generalkonsulat in Stuttgart, sind täglich – auch sonntags – von 9 bis 21 Uhr geöffnet. Wer sich spontan entscheidet abzustimmen, wird allerdings abgewiesen. Denn wer bei früheren Wahlen noch nicht in Deutschland gewählt hatte, musste sich ins Wählerverzeichnis eintragen lassen. Die Frist für diese Registrierung endete am 26. Februar.

Was sagen die Meinungsumfragen?

Es gibt alle paar Tage neue Umfragen, aber einen klaren Trend zeigen sie nicht. Mal liegen die Befürworter vorn, mal die Neinsager. Die Zahl der Unentschiedenen ist in den Umfragen immer noch sehr hoch – durchschnittlich zwölf Prozent. Zuverlässige Prognosen sind auf Grundlage dieser demoskopischen Erhebungen nicht möglich, zumal die Meinungsforscher sich bei Volksabstimmungen mit Vorhersagen schwertun – der Brexit lässt grüßen. Seit seinem ersten Wahlsieg 2002 hat Erdogan ein Dutzend Wahlkämpfe geführt und alle gewonnen. Es wäre eine große Überraschung, wenn er diese Abstimmung, bei der es für ihn um alles geht, verlieren würde.